Bir zamanlar, maviyle mor arasında bir renge bürünen gökyüzüyle ünlü, yemyeşil vadileri ve kristal şehirleriyle tanınan Zarnoth gezegeninde huzur, bir zamanlar sadece bir kelime değil, hayatın bizzat kendisiydi. Ne var ki, bir milletin huzurunu çalmak isteyenler için en büyük fırsat, içerideki zaaflardı. Ve Zarnoth’un kalbinde, henüz görünmeyen bir yara çoktan açılmıştı.
Zarnoth halkı yıllarca Kireon Terör Örgütü ile mücadele etti. Bu örgüt; başlangıçta hak, özgürlük ve eşitlik söylemleriyle sahneye çıktı. Ancak zamanla vadettikleri değil, yaptıkları konuşur oldu: bombalar, pusular, katliamlar... Yüzbinlerce ailenin hayatı altüst oldu. Ülke karanlığa büründü. O karanlıkta ise bazıları parlamaya başladı—ama yıldız gibi değil, yangın gibi.
Bu beladan en çok zarar gören halk, en çok acıyı yaşayan yürekler, çözüm beklerken; Yardorlar adı verilen bir siyasi yapı, Zarnoth halkının gözyaşlarını kendi menfaatleri için malzeme etmeye başladı. Her şehit, bir afiş oldu. Her acı, bir oya dönüştü. Terörle mücadele eder gibi görünürken, arka planda terörü yeniden şekillendirdiler. Çünkü savaşsız bir Zarnoth, onların işine gelmiyordu.
Ve bir gün… Kireon’un lideri Varnok, sınır ötesi bir operasyonda yakalandı. Tüm gezegen nefes aldı. Dağlar sessizliğe gömüldü. Silahlar sustu. Ama gölgeler susmadı. Çünkü gölgelerin de sahipleri vardı.
Yardorlar bu zaferi sahiplenip kendi egemenliklerini kurdular. Ama terör, onlar için bir araçtı. Varnok’un ardından bu boşluğu doldurmak isteyen küçük gruplar ortaya çıkmaya başladı: Sirha, Mertan, Kozil... Her biri farklı kılıklarda, ama aynı karanlıkta büyüyen dikenlerdi.
Dahası da vardı: Eskiden "dostuz" dedikleri, beraber yol yürüdükleri insanlar; yani gerçek yurtseverler, ülkenin birliğini isteyenler, halkın kanıyla beslenen bu düzene "dur" diyenler, birer birer hain ilan edildi. Onlara "terörist" dediler. "Dış güçlerin oyuncağı", "fitne tohumu", "millet düşmanı"... Ama bu suçlamaların hepsi aslında kendi suçlarının aynasıydı.
Yardorlar’ın lideri, bir zamanlar terörü lanetleyen meydan konuşmalarının ardından, Sirha örgütüyle aynı masada fotoğraf verirken görüldü. Gözlerinde ne mahcubiyet vardı ne pişmanlık. Çünkü onlar için gerçeklik; kurgulanmış bir sahneydi, halk ise sadece seyirci.
Zarnoth bir kez daha karanlığa sürüklendi. Ama bu sefer terör örgütü sadece dağlarda değildi. Sarayların içinde, kürsülerde, televizyonlarda, gazetelerde; hatta bazen alkışlarla yürüyen kortejlerdeydi.
Ve halk... en acı gerçeği sessizlikle öğrendi:
Terör bazen pusuda değil, kürsüde gizlenirdi.
Ama her karanlık çağın sonunda bir sabah olur.
Ve Zarnoth’un halkı, unutmamayı öğrendikçe…
Gölgelerin gücü azalmaya mahkumdu
.
Cafer Kayadibi
( Hayal ürünü bir gezegen ve hayal ürünü bir hayat )
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Cafer Kayadibi
Cafer Kayadibi Yazdı: Karanlıkta Filizlenen Gölgeler
Bir zamanlar, maviyle mor arasında bir renge bürünen gökyüzüyle ünlü, yemyeşil vadileri ve kristal şehirleriyle tanınan Zarnoth gezegeninde huzur, bir zamanlar sadece bir kelime değil, hayatın bizzat kendisiydi. Ne var ki, bir milletin huzurunu çalmak isteyenler için en büyük fırsat, içerideki zaaflardı. Ve Zarnoth’un kalbinde, henüz görünmeyen bir yara çoktan açılmıştı.
Zarnoth halkı yıllarca Kireon Terör Örgütü ile mücadele etti. Bu örgüt; başlangıçta hak, özgürlük ve eşitlik söylemleriyle sahneye çıktı. Ancak zamanla vadettikleri değil, yaptıkları konuşur oldu: bombalar, pusular, katliamlar... Yüzbinlerce ailenin hayatı altüst oldu. Ülke karanlığa büründü. O karanlıkta ise bazıları parlamaya başladı—ama yıldız gibi değil, yangın gibi.
Bu beladan en çok zarar gören halk, en çok acıyı yaşayan yürekler, çözüm beklerken; Yardorlar adı verilen bir siyasi yapı, Zarnoth halkının gözyaşlarını kendi menfaatleri için malzeme etmeye başladı. Her şehit, bir afiş oldu. Her acı, bir oya dönüştü. Terörle mücadele eder gibi görünürken, arka planda terörü yeniden şekillendirdiler. Çünkü savaşsız bir Zarnoth, onların işine gelmiyordu.
Ve bir gün… Kireon’un lideri Varnok, sınır ötesi bir operasyonda yakalandı. Tüm gezegen nefes aldı. Dağlar sessizliğe gömüldü. Silahlar sustu. Ama gölgeler susmadı. Çünkü gölgelerin de sahipleri vardı.
Yardorlar bu zaferi sahiplenip kendi egemenliklerini kurdular. Ama terör, onlar için bir araçtı. Varnok’un ardından bu boşluğu doldurmak isteyen küçük gruplar ortaya çıkmaya başladı: Sirha, Mertan, Kozil... Her biri farklı kılıklarda, ama aynı karanlıkta büyüyen dikenlerdi.
Dahası da vardı: Eskiden "dostuz" dedikleri, beraber yol yürüdükleri insanlar; yani gerçek yurtseverler, ülkenin birliğini isteyenler, halkın kanıyla beslenen bu düzene "dur" diyenler, birer birer hain ilan edildi. Onlara "terörist" dediler. "Dış güçlerin oyuncağı", "fitne tohumu", "millet düşmanı"... Ama bu suçlamaların hepsi aslında kendi suçlarının aynasıydı.
Yardorlar’ın lideri, bir zamanlar terörü lanetleyen meydan konuşmalarının ardından, Sirha örgütüyle aynı masada fotoğraf verirken görüldü. Gözlerinde ne mahcubiyet vardı ne pişmanlık. Çünkü onlar için gerçeklik; kurgulanmış bir sahneydi, halk ise sadece seyirci.
Zarnoth bir kez daha karanlığa sürüklendi. Ama bu sefer terör örgütü sadece dağlarda değildi. Sarayların içinde, kürsülerde, televizyonlarda, gazetelerde; hatta bazen alkışlarla yürüyen kortejlerdeydi.
Ve halk... en acı gerçeği sessizlikle öğrendi:
Terör bazen pusuda değil, kürsüde gizlenirdi.
Ama her karanlık çağın sonunda bir sabah olur.
Ve Zarnoth’un halkı, unutmamayı öğrendikçe…
Gölgelerin gücü azalmaya mahkumdu
.
Cafer Kayadibi
( Hayal ürünü bir gezegen ve hayal ürünü bir hayat )